Sen benim ne giydiğimi biliyor musun?

Kız kulüp kapısının önünde ısrarla, nefes almadan, anlatıyor üzerindeki ‘tişörtün’ değerini ve başarısını. Nafile. Acı gerçek: Gece hayatında ne kadar tarz ve şık olduğunuz değil, mekanın ruhuyla uyumlu olup olmadığınızdır mühim olan.

 

Bohem tarz çok göreceli, çok lastik, dokunanın eline yapışabilen, kafaya estiği gibi yorumlanan, açıklanan ya da açıklanamayacak “enteresanlıkta” vakalarda “Öyle, bohem bişi işte…” diye geçiştirilen bir kavram. Aynı kaderi paylaşan uzaktan kuzeni de var misal: “Cool”.

Geçirdikleri anlam kaybı, ikametgah değişikliği trajiktir, dramatiktir. Hele söz konusu gece hayatıysa, ‘bohem tarz’ ve ‘cool duruş’ şahane tezatlıklar, yanlış anlaşılmalar doğurabilir. Tadından yenmez.

İstanbul’un popüler barlarından biri… Kapıda kalan yarı-ünlü modelimiz, tanımadığının değil, kıyafetinin onay görmemesinin derdinde. Akmış gibi gözüken rimelin, uçuşan saçların bir ‘akım’ olduğunun farkında olmadan: “Han(ıme)fendi, gerçekten yardımcı olmak isterim fakat kıyafetiniz fazla ‘bohem’, ne yazık ki içeri uygun değil.” Model kızımız ısrarlı. Uzun ve yırtık tişörtünü tutarak, renkli ve fötr şapkasını göstererek üzerine basa basa soruyor: “Sen benim hangi tasarımcıdan giyindiğimi biliyor musun?” Bilmediği ve bilmek istemediği her halinden belli. Tek derdi, görevi salaş gözükenleri, kıyafetini özenmemiş olanları dışarda tutmak. “Hanfendi, içeri bir bakın, görün. Siz, kendinizi gerçekten rahat hissedebilecek misiniz?” Yanıt vermesi mümkün değil. Ülkenin cehaletine saydırmakla meşgul.

‘Kapı’ haklı. Mesele içeri girebilmek için doğru giyinmek değil; bugün çoğu kapı kuralı ne giydiğinden çok içeride kimi tanıdığınla alakalı. Mesele içerde ‘doğru’ gözükmek, mekanın ruhuyla, müziğiyle, kalabalığıyla bir şekilde tamamlanmak. Aitmiş gibi durmak, Intagram’lık poz çıkarabilmek. Gideceğiniz mekanın tarzı, gizli ‘dress code’unuönceden bilmek gerekli. Örnekler üzerinden konuşalım…

 

56f153ef18c77325381e55e9

 

BU KIYAFET BENİ İÇERİ SOKAR MI?

En popüleri, en kolayı: Klein. Yeni düzenin, yeni kulübü, şahane bir “Kim olursan ol, ne giyersen gel” durumu. Tüm tarzları, kitleleleri birleştiren; Bebek ile Karaköy’ün, Nişantaşı ile Beyoğlu’nun buluştuğu büyük ölçekli yer. Karmakarışık kitle, genel fotoğrafa yansıyor elbet: Kıyafetlerde şahane bir saçmalama, a-acayip ‘beş benzemez’lik hakim ki her pozu, duruşu kaldırır. Nacizane tavsiye: Hiç ‘şıkıdım’hallere kasmamalı, mini eteklerden, sivri topuklardan, ciddi gömlek ve ceketlerden kurtulup; azıcık renklenip, en rahat ve basit kombinle gitmeli.

 

 

‘ÇABASIZ’ OL, ‘ŞIK’ GÖZÜK

Kılık kıyafetin herşeyden, herkesten rol çaldığı ‘Soho House’ Istanbul için ayrı parantez açmalı. Üyeliğiniz yok, fakat bir davete, ‘arkadaş kontenjanı’na denk geldiniz. Kural bir: Abartmayın, parlamayın.

O şahane moda klişesine sığının: “Çabasız şıklık”. Çabasız olun, şık gözükün. Yani: Öyle üzerime hızlıca bir şeyler geçirdim, bir duş aldım fırladım basitliği ve rahatlığında gözükeceksin! Fakat: Üzerine alalacele geçirdiğin tişört, jean, bot, atkı dağınık ve‘doğal’ bırakılmış saçlarla birbiriyle mükemmel uyum sağlayacak! Bir yandan da“bohemliği” elden bırakmayacaksın. Hangi bohem, orası ayrı.

 

56f15a3b18c77625381b0ab1

 

TAM TERSİ SENARYODA…

Ha kırk yılın başı şöyle çok özenip, çok şık, jilet bir halde sokağa çıkmak istediniz. Yani hikaye tersine döndü; mekâna göre kıyafet değil, kıyafete göre bir yer seçmek gerekti. Tüm barlar ‘ev rahatlığında’, ‘mahalle barı tadında’ sıcaklığıyla sarılmış; eski ve popüler (Fenix, Escale, Any…); yeni ve sıcak (Bakınız: Central, Grey…) mekanlar hem gündüz hem gece servis çıkarmaktan “casual” havayla işlerken ‘şıkır şıkır’ gitmelik neresi var?

Durum gözüktüğü kadar vahim değil. Kent kültürünü saran gastronomik keşif merakı, ince dokunuşlu, loş ışıklı, beyaz örtülü restoranların ve kişilikli kokteyl barların sayısını arttırdı. Yüksek gastronomi ürünü restoranlardan Nişantaşı’ndaki Spago’da, Alancha’da, Karaköy’deki Rudolf’ta ya da Yeni Lokanta’da üzerinde bin kez düşünülmüş tabaklar, kokteyller karşılıklı özeni fazlasıyla hak ediyor; insan o bara, o masaya günlük bir gömlekle, şık da olsa basit bir tişörtle otururken kendisini hafif eksik hissediyor56f15b3618c77625381b0ab6

 

BİRKAÇ KÜÇÜK TÜYO

* ‘Başlangıç’ seviyesindekilere, son zamanlarda sokaklardan, kulüplerden uzak kalanlara minik hatırlatma: Sloganlı tişörtlerle sokağa çıkılmıyor, ‘mesaj kaygılı’ pozlar verilmiyor.

* Restoranların, barların açılış-kapanış saatleri o mekanın ‘dress code’una dair çok şey söyler. Hem gündüz hem gece yemek servisi çıkaranlar, her türlü ‘casual’ duruşu kaldırır; akşam sınırlı saatlerde servis verenler sizden ayrı özen bekler. Her şey karşılıklı. Sabaha kadar açık kulüplereyse hırplanmayı göz önünde bulundurarak gidin. Ağır ceketlerden, mümkünse gömleklerden sıyrılın. Bi kot, bi tişört tamam.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir