Modanın yeni kanunları

2016’da modayla ilgili karşımıza çıkan her yazı bir çeşit devrimden bahsediyor. Herkes ‘yeni dünya’dan, ‘now generation’dan dem vuruyor. Moda endüstrisi de yeniden her konuda dengesini bulmaya çalışıyor. İşte modanın yeni kanunları…

Dijital dünyanın gerektirdiği hız karşısında moda markaları ve tasarımcılar da saflarını belirliyorlar. Kimi, sezon kavramına meydan okuyarak, sunduğu koleksiyonu, normalde 6 ay sonra vitrinlere taşıyacakken, defilenin ardından satışa sunacağını açıklayan Burberry gibi veya da bu aşırı tüketim hızının yaratıcılığı öldürdüğünü söyleyerek Dior Modaevi’nin kreatif direktörlüğünden ayrılan Raf Simons gibi ezber bozuyor.

– Artık post-milenyum çağında büyüyenlerin kurallarını belirlediği bir düzenin içerisindeyiz. Cinsiyetler ötesi, ırklar ve renkler ötesi yaklaşımların kabul gördüğü bir düzen.
– Bir başka değişim de sanal dünya dört bir yanımızı sarmışken ‘gerçekliğe’ duyulan özlem hissinin artmasında. Fantazi ve avangard koleksiyonlar yerine fonksiyonel parçalar tasarlayan yeni dalga markaların iyi örneği Vetements’ın son dönemde bu özlemi giderip fenomen olması gibi.
– ‘Power dressing’ yani güç giyiminin de kodları değişti; ‘Unisex’ artık ‘erkeksi’ giyim demek değil… Sabah 9- akşam 5 ofis şıklığı tabiri artık sabah 9’dan sabah 5’e, günden geceye uzanan işlevsel şıklığı içermekte…
– Bir yandan geri dönen ‘Walkman’ evet yanlış okumadınız Walkman! Diğer takıntımız ise Snapchat! Bir yandan hayatımıza giren Podcast’ler, diğer yandan genelde ‘kayıp 10 yıl’ olarak görülen 90’ların yeni jenerasyon tarafından keşfedilmesi…..
– Modeller arasında dazlaklık modası, Trainspotting filminin dizi haline getirilmesi, Kurt Cobain ve ‘grunge’, Oasis grubunun saç modelleri ve eşofman üstler… Hatta ve hatta Clinton’ların Beyaz Saray’a geri dönme ihtimali!
Ceket- pantolonu unutun, artık işe böyle gideceksiniz:  New York Times’a göre, işyeri şıklığnı bu parçalar yansıtıyor. 

Gençliğimizden yadigâr Walkman’lerin iddialı bir dönüş yaparak fenomen mertebesine erişeceğini kim bilebilirdi? 

Top model Cara Delevingne de Snapchat’siz yaşayamayanlardan…

 

NEW YORK’UN MAHŞER DÖRTLÜSÜ

1- DKNY:

Yine 90’ların imza markalarından biri olan DKNY, kurucusu Donna Karan’ın şirketi tamamen devretmesiyle yıllar sonra ilk defa koleksiyonlarını dışarıdan tasarımcılara emanet etti. Bir yenilenme ve çağı yakalama sürecinden geçmesi gereken markaya taze kan son dönemde New York sokak stili temsilcilerinden Public School tasarımcıları Maxwell Osborne ve Dao-Yi Chow’un markanın başına geçmesiyle fırtına gibi geldi.

2- COACH:

Amerikan kültürünün ikon sembollerinden olan ‘kolej montları’nı bu sezon koleksiyonunun merkezine koyan marka, dış giyim modasının altın çağını yaşadığı son birkaç yıldır kreatif direktör Stuart Vevers’ın ellerinde önemli bir yer edindi ve sezon trendlerine yön veren markalardan biri olmaya başladı.

3- CALVIN KLEIN:

Francisco Costa, 90’ların ikonik markası Calvin Klein’ı New York’un en iyi şovlarından biri haline getirdi. Minimal, zaman zaman grunge tarzı ile, CK efsanesini tekrar moda haritasının merkezine koydu.

4- MARC JACOBS:

New York’un en güçlü koleksiyon ve özellikle de şovlarından biri olan Marc Jacobs, bir defile  gerçekleştirmenin o şovu dijital ortamda görmekle arasındaki fark nedir sorusuna en iyi cevabı veriyor.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir