Dikkat, dikkat bu bir Burcu Esmersoy röportajıdır! TV8’de Ver Fırına programının çekimlerinde Burcu Esmersoy’la röportaj yapmak için buluştuk. Her röportaj yapılan ünlüyü öven klişe sözlere başlamayacağım ama sıfır kapris, sorulara düşünmeden içten cevap veren biriyle iki yakın kız arkadaş havasında gülücüklerle başladı ve bitti röportaj. İnanın ben anlamadım nasıl geçti zaman umarım siz de okurken anlamazsınız diyor, sohbetimize geçiyorum.
“Enerji vampirlerini hayatımdan uzak tutuyorum”
Geçen akşam, TV8’e Ver Fırına programının çekimlerine Burcu Esmersoy’la röportaj yapmak için gittim. “Akşam” diyorum dikkatinizi çekerim, inanılmaz yoğun çalışıyorlar gerçekten, buna şahit biri olarak tüm ekibe bir kez daha saygı duydum. Röportajımıza geçmeden önce çok kısa Burcu Esmersoy ve röportajımızla ilgili ufak tefek noktalara değinmek istiyorum.
Uzun zamandır röportaj yapmak istiyordum kendisiyle bu yüzden o gün gelip çatınca açıkçası ben de onu hiç tanımayan biri olarak kafamda “Acaba nasıl biri, rahat geçecek mi röportaj, doğal olabilecek miyiz, fotoğraf çekerken sıkıntı yaşar mıyız?” gibi birçok soruyla gittim. Burcu Esmersoy’la o kadar çok röportaj yapıldı ki bir yandan onun dikkatini çekme, bir yandan da sizlere farklı bir röportaj aktarma düşüncesi hafif bir stres yaratmıştı üzerimde ama bu stres röportajımızın beşinci dakikasından sonra kayboldu. Her röportaj yapılan ünlüyü öven klişe sözlere başlamayacağım ama sıfır kapris, sorulara düşünmeden içten cevap veren biriyle iki yakın kız arkadaş havasında gülücüklerle başladı ve bitti röportaj. İnanın ben anlamadım nasıl geçti zaman umarım siz de okurken anlamazsınız diyor, sohbetimize geçiyorum.
Ver Fırına programının formatı sizin için farklı bir format aslında. Nasıl kabul ettiniz, hangi yönden ilginizi çekti?
Evet, farklı bir format. Ben de ilk başta Acun’a “Daha önce bu tip bir program sunmadım, nasıl olur acaba?” demedim değil. Ama Acun sağ olsun bana o kadar çok güveniyor ki, “Sen yaparsın” dedi ve başladık. Bana inanması çok hoşuma gitti. Sunuculuk zaten böyle bir şey. Hangi program olursa olsun, onu sunabiliyor olmanız lazım. İngiltere’de “British Bake Off” yarışmasını izlediğimde ise bu programda olmayı daha da çok istedim. Hatta bu programı başkası sunsaydı üzülürdüm, bu duruma geldim yani (Gülüyor).
Az da olsa bir endişe yaşadınız mı?
Şöyle bir endişem vardı normalde futbolcular söyler bunu size o şekilde anlatayım. Futbolcular gece maçı oynamayı severler, ona alışmışlardır, gündüz maçına çıkmayı hiç istemezler. Performansları düşecekmiş gibi hissederler. Bana da aynen gündüz maçı oynayacakmışım gibi gelmişti. Yadırgadım ama şu an hayatımdan çok memnunum. Yurt dışındaki format zaten çok güzel ama biz daha da iyisini yapıyoruz diye düşünüyorum.
Peki, gelen tepkiler nasıl?
İnsanların verdikleri tepkiler çok güzel. Jüri olan yerde tartışma olur ya genelde işte bizde o yok. Bu olmadığı için teşekkür ediyorlar. “Keyifle izliyoruz, bilmediğimiz şeyler öğreniyoruz, tarifleri nerede yayınlayacaksınız?” gibi şahane tepkiler alıyorum. Bizim amacımız da buydu zaten, izleyici profilimiz oluşmaya başladı. Çok mutluyum.
Siz yemek yapmayı seviyor musunuz? Buradaki tarifleri denediniz mi hiç?
Buradaki tarifleri denemedim ama etkileniyorum kesinlikle. Fazla yemek yapıyorum diyemem ama mesela Prenses Tatlısı yaptım geçen gün. Programda da yaparız diye düşündüm hatta. Programda neler pişirebileceğimize dair araştırma da yapıyorum tabii bir yandan. Çok güzel oldu, o kadar kötü değilim yemekte.
Arda Türkmen ve Emel Başdoğan ile çalışmak nasıl?
Her zaman “Aile gibi olduk” denir ama gerçekten doğru (Gülüyor). Siz de bugün tanık oldunuz o kadar uzun saatler beraber çalışıyoruz ki ailemizden daha çok görüyoruz birbirimizi. Arda’yı önceden tanıyordum, restoranlarına gitmiştim ve bir kaç kez de program yapmıştık beraber. Ama Emel Hanım’ı hiç tanımıyordum, çok çekiniyordum başlarda bu yüzden. Dışarıdan baktığınızda mesafeli gibi duruyor ama buradan açıklayayım hiç öyle bir insan değil. Dünya tatlısı, çok esprili biri. Bizi her gün güldürüyor. Çok enerjik aynı zamanda, hiç yorulmuyor. Yorulduğumuzda onun yorulmamış halini görüyoruz ve utanıp yorulduk diyemiyoruz.
Bu kadar yoğun bir tempoda sağlığınızı nasıl koruyorsunuz?
Kilonuz hep aynı, zayıfsınız ama yakından bakıyorum da gerçekten gayet sağlıklı duruyorsunuz ve enerjiniz süper, nasıl oluyor bu? (Bu arada Burcu Esmersoy bir dakika yerinde duramıyor, kıpır kıpır, bu enerjiyi inanın çok merak ettim)
Spor yaptığım için sağlıklı bir insanım diye düşünüyorum. Spor yapmadığım zaman bağışıklık sistemim daha çok düşüyor, onu fark ettim.
“SPORU BIRAKMA GİBİ BİR LÜKSÜM YOK”
Spor konusunda ne motive ediyor sizi?
Disiplin motive ediyor. Gerçekçi biriyimdir, “Spor şöyle güzel, böyle iyi” gibi laflar etmeyeceğim ama en başta disiplinli olmak, benimsemek gerekiyor. Haftanın beş günü spora gidiyorum. Kick box, crossfit, yoga, pilates ve yürüyüş yapıyorum. 38 yaşındayım, bunu yapmak zorundayım, bırakma gibi bir lüksüm yok benim. Bırakınca çok kötü bir şekilde etkileniyorum, biliyorum bunu.
Bu yoğun tempo sizi sıkmıyor mu?
Bu koşturma sayesinde ayakta kaldığımı düşünüyorum ben. Tam tersine çalışmadığım zamanlarda daha depresif oluyorum. Eskiden yatağa yorgun gitmeyince düşünürdüm çok, sabah kalktığımda mutsuz hissederdim. O işi, o gece çözemiyorsun ya kafanda bu seni rahatsız ediyor, düşündükçe düşünüyorsun. Şimdi ise eve geliyorum, baygın yatıyorum. Daha enerjik uyandığımı hissediyorum.
Pozitif olmayı nasıl başarıyorsunuz?
Genel olarak evet, pozitifim ama hemen depresif de olabilirim. Pek depresyona giren biri de değilim ama dua etmeye çok inanıyorum. Her olaya iyi bakmanın, iyi geldiğini düşünüyorum. Dedikodudan, kötü enerji veren şeylerden, insanlardan uzak duruyorum.
“ENERJİ VAMPİRLERİNİ HAYATIMDAN UZAK TUTMAYA ÇALIŞIYORUM”
Negatif insanları hayatınızdan uzak tutmayı nasıl başarıyorsunuz?
Ben o tip insanlara “Enerji vampiri” diyorum. Her şey hakkında kötü fikir sahibi insanlar beni çok yoruyor. Kendini dünyanın en mutsuz, en şanssız hisseden insan tipi beni sıkıyor. 2012 yılında dünyanın sonu gelecek demişlerdi ya dünyanın sonu gelmedi ama kötü insanların sonu benim için geldi. Hayatımdan çıktılar. Bir şey yapmadım ama kalmadılar. Son iki senedir çok rahat bir hayatım var.
Dikkat, dikkat bu bir Burcu Esmersoy röportajıdır! TV8’de Ver Fırına programının çekimlerinde Burcu Esmersoy’la röportaj yapmak için buluştuk. Her röportaj yapılan ünlüyü öven klişe sözlere başlamayacağım ama sıfır kapris, sorulara düşünmeden içten cevap veren biriyle iki yakın kız arkadaş havasında gülücüklerle başladı ve bitti röportaj. İnanın ben anlamadım nasıl geçti zaman umarım siz de okurken anlamazsınız diyor, sohbetimize geçiyorum.
“Enerji vampirlerini hayatımdan uzak tutuyorum”
Geçen akşam, TV8’e Ver Fırına programının çekimlerine Burcu Esmersoy’la röportaj yapmak için gittim. “Akşam” diyorum dikkatinizi çekerim, inanılmaz yoğun çalışıyorlar gerçekten, buna şahit biri olarak tüm ekibe bir kez daha saygı duydum. Röportajımıza geçmeden önce çok kısa Burcu Esmersoy ve röportajımızla ilgili ufak tefek noktalara değinmek istiyorum.
Uzun zamandır röportaj yapmak istiyordum kendisiyle bu yüzden o gün gelip çatınca açıkçası ben de onu hiç tanımayan biri olarak kafamda “Acaba nasıl biri, rahat geçecek mi röportaj, doğal olabilecek miyiz, fotoğraf çekerken sıkıntı yaşar mıyız?” gibi birçok soruyla gittim. Burcu Esmersoy’la o kadar çok röportaj yapıldı ki bir yandan onun dikkatini çekme, bir yandan da sizlere farklı bir röportaj aktarma düşüncesi hafif bir stres yaratmıştı üzerimde ama bu stres röportajımızın beşinci dakikasından sonra kayboldu. Her röportaj yapılan ünlüyü öven klişe sözlere başlamayacağım ama sıfır kapris, sorulara düşünmeden içten cevap veren biriyle iki yakın kız arkadaş havasında gülücüklerle başladı ve bitti röportaj. İnanın ben anlamadım nasıl geçti zaman umarım siz de okurken anlamazsınız diyor, sohbetimize geçiyorum.
Ver Fırına programının formatı sizin için farklı bir format aslında. Nasıl kabul ettiniz, hangi yönden ilginizi çekti?
Evet, farklı bir format. Ben de ilk başta Acun’a “Daha önce bu tip bir program sunmadım, nasıl olur acaba?” demedim değil. Ama Acun sağ olsun bana o kadar çok güveniyor ki, “Sen yaparsın” dedi ve başladık. Bana inanması çok hoşuma gitti. Sunuculuk zaten böyle bir şey. Hangi program olursa olsun, onu sunabiliyor olmanız lazım. İngiltere’de “British Bake Off” yarışmasını izlediğimde ise bu programda olmayı daha da çok istedim. Hatta bu programı başkası sunsaydı üzülürdüm, bu duruma geldim yani (Gülüyor).
Az da olsa bir endişe yaşadınız mı?
Şöyle bir endişem vardı normalde futbolcular söyler bunu size o şekilde anlatayım. Futbolcular gece maçı oynamayı severler, ona alışmışlardır, gündüz maçına çıkmayı hiç istemezler. Performansları düşecekmiş gibi hissederler. Bana da aynen gündüz maçı oynayacakmışım gibi gelmişti. Yadırgadım ama şu an hayatımdan çok memnunum. Yurt dışındaki format zaten çok güzel ama biz daha da iyisini yapıyoruz diye düşünüyorum.
Peki, gelen tepkiler nasıl?
İnsanların verdikleri tepkiler çok güzel. Jüri olan yerde tartışma olur ya genelde işte bizde o yok. Bu olmadığı için teşekkür ediyorlar. “Keyifle izliyoruz, bilmediğimiz şeyler öğreniyoruz, tarifleri nerede yayınlayacaksınız?” gibi şahane tepkiler alıyorum. Bizim amacımız da buydu zaten, izleyici profilimiz oluşmaya başladı. Çok mutluyum.
Siz yemek yapmayı seviyor musunuz? Buradaki tarifleri denediniz mi hiç?
Buradaki tarifleri denemedim ama etkileniyorum kesinlikle. Fazla yemek yapıyorum diyemem ama mesela Prenses Tatlısı yaptım geçen gün. Programda da yaparız diye düşündüm hatta. Programda neler pişirebileceğimize dair araştırma da yapıyorum tabii bir yandan. Çok güzel oldu, o kadar kötü değilim yemekte.
Arda Türkmen ve Emel Başdoğan ile çalışmak nasıl?
Her zaman “Aile gibi olduk” denir ama gerçekten doğru (Gülüyor). Siz de bugün tanık oldunuz o kadar uzun saatler beraber çalışıyoruz ki ailemizden daha çok görüyoruz birbirimizi. Arda’yı önceden tanıyordum, restoranlarına gitmiştim ve bir kaç kez de program yapmıştık beraber. Ama Emel Hanım’ı hiç tanımıyordum, çok çekiniyordum başlarda bu yüzden. Dışarıdan baktığınızda mesafeli gibi duruyor ama buradan açıklayayım hiç öyle bir insan değil. Dünya tatlısı, çok esprili biri. Bizi her gün güldürüyor. Çok enerjik aynı zamanda, hiç yorulmuyor. Yorulduğumuzda onun yorulmamış halini görüyoruz ve utanıp yorulduk diyemiyoruz.
Bu kadar yoğun bir tempoda sağlığınızı nasıl koruyorsunuz?
Kilonuz hep aynı, zayıfsınız ama yakından bakıyorum da gerçekten gayet sağlıklı duruyorsunuz ve enerjiniz süper, nasıl oluyor bu? (Bu arada Burcu Esmersoy bir dakika yerinde duramıyor, kıpır kıpır, bu enerjiyi inanın çok merak ettim)
Spor yaptığım için sağlıklı bir insanım diye düşünüyorum. Spor yapmadığım zaman bağışıklık sistemim daha çok düşüyor, onu fark ettim.
“SPORU BIRAKMA GİBİ BİR LÜKSÜM YOK”
Spor konusunda ne motive ediyor sizi?
Disiplin motive ediyor. Gerçekçi biriyimdir, “Spor şöyle güzel, böyle iyi” gibi laflar etmeyeceğim ama en başta disiplinli olmak, benimsemek gerekiyor. Haftanın beş günü spora gidiyorum. Kick box, crossfit, yoga, pilates ve yürüyüş yapıyorum. 38 yaşındayım, bunu yapmak zorundayım, bırakma gibi bir lüksüm yok benim. Bırakınca çok kötü bir şekilde etkileniyorum, biliyorum bunu.
Bu yoğun tempo sizi sıkmıyor mu?
Bu koşturma sayesinde ayakta kaldığımı düşünüyorum ben. Tam tersine çalışmadığım zamanlarda daha depresif oluyorum. Eskiden yatağa yorgun gitmeyince düşünürdüm çok, sabah kalktığımda mutsuz hissederdim. O işi, o gece çözemiyorsun ya kafanda bu seni rahatsız ediyor, düşündükçe düşünüyorsun. Şimdi ise eve geliyorum, baygın yatıyorum. Daha enerjik uyandığımı hissediyorum.
Pozitif olmayı nasıl başarıyorsunuz?
Genel olarak evet, pozitifim ama hemen depresif de olabilirim. Pek depresyona giren biri de değilim ama dua etmeye çok inanıyorum. Her olaya iyi bakmanın, iyi geldiğini düşünüyorum. Dedikodudan, kötü enerji veren şeylerden, insanlardan uzak duruyorum.
“ENERJİ VAMPİRLERİNİ HAYATIMDAN UZAK TUTMAYA ÇALIŞIYORUM”
Negatif insanları hayatınızdan uzak tutmayı nasıl başarıyorsunuz?
Ben o tip insanlara “Enerji vampiri” diyorum. Her şey hakkında kötü fikir sahibi insanlar beni çok yoruyor. Kendini dünyanın en mutsuz, en şanssız hisseden insan tipi beni sıkıyor. 2012 yılında dünyanın sonu gelecek demişlerdi ya dünyanın sonu gelmedi ama kötü insanların sonu benim için geldi. Hayatımdan çıktılar. Bir şey yapmadım ama kalmadılar. Son iki senedir çok rahat bir hayatım var.
Genelde kıskançlıktan dolayı kadınlarda oluyor bu negatiflik, siz daha çok erkeklerin olduğu ortamlarda çalıştınız o da bir şans olsa gerek değil mi?
Ben ağırlıklı olarak erkeklerle çalıştığım için çok şanslıyım ama kadınlar kötü asla demiyorum tabii ki. Mesela bu programda kadın sayısı da oldukça fazla ama her şey çok yolunda.
“PİN KODU ANALİZİ HAYATIMIN İKİ SENESİNİ SÖYLEDİ”
Burcunuz ne, astrolojiye meraklı mısınız?
Terazi burcuyum. Huyunu beğendiğim insanların burcunu genelde sorarım ama ilgim bu kadar. Pin kodu analizi diye bir şey var onu yaptırmıştım. O günden sonra ona merakım arttı diyebilirim.
İlginçmiş, nasıl bir şey bu?
Doğum tarihini özel bir formülle hesaplayıp, elde edilen rakamlarla kim olduğumuzu anlamamıza yardımcı olan bir teknik bu. Bu konuda araştırmalarıyla ünlü, birçok ülkede hayranları olan Douglas Forbes, Türkiye’ye geldiğinde yaptırmıştım. Tüm bu bilgileri içeren bir CD vermişti bana. O CD’de 2 sene içerisinde neler yaşayabileceğimi anlatıyordu. O zamanlar pek inanmamıştım ama zamanla söyledikleri çıkmaya başlayınca tekrar CD’yi dinledim ve şok oldum. Çok net, her şey çıkmış. Kesinlikle tavsiye ederim. Bu arada Yılmaz Erdoğan’da da var bu yetenek, eğitimini almış durumda. Kendi hayatında uyguladığı bir şey.
“SAÇ KONUSUNDAKİ SIRRIMI AÇIKLIYORUM”
Gelelim güzellik-bakım ve moda konusuna… Sizin saçlarınız gerçekten şahane şekil alıyor, var mı bir sırrınız? Stil konusunda da geçmiş ya da şu an idolünüz kim?
Saçlarım kalın telli olduğu için iyi şekil alıyor. Benim saç sırrım aslında şöyle; fönümü ortadan çektiriyorum ve sonra yana doğru atıyorum. Evin içindeyken saçımı açıkken durmasını istediğim yöne doğru, hep tepeden topluyorum böylece hem hacim kazandırıyorum hem de yön veriyorum.
Sienna Miller’ı çok beğenirim özellikle eskiden çok sıkı takip ederdim. Bir kere taktığı bir kemeri çok aramıştım.
Nasıl bir alışveriş kadınısınız?
Ben hep aynı yerlerden alışveriş yaparım. Beğendiğim bir mağazanın hep aynı şubesinden alırım ve arkadaşlar beni tanıyorlar artık. Gerçekten dolaşacak, kıyafet deneyecek çok vaktim yok mesela kırmızı kazağa mı ihtiyacım var, telefon açarım arkadaşlar tarzımı bilirler ona göre ayırırlar. Kıyafeti elime aldığımda anlıyorum zaten üzerimde nasıl duracağını. Bana ne renk yakışır, kamera önünde ne giyilir çok iyi biliyorum, en önemlisi kendimi iyi tanıyorum.
İki yakın arkadaş yarattığınız marka Biondina’dan biraz bahseder misiniz?
Spor kıyafetler yer alıyor Biondina’da. Tekstil işine girmek demeyelim de o iş çünkü çok zor gerçekten de spor anladığım en iyi şey olduğu için buna başladım. Ürünlerimiz Lidyana.com’da satılıyor, kendi internet sitemizde de düşünüyoruz. Çok yakın arkadaşım Merve Göknar İnal ile ortağız. Geçenlerde Yönetim Kurulu toplantısı yapıyoruz. Ciddi olması gerekir ya bizim ki şöyle televizyon açık, yerde oturuyoruz, sehpa var önümüzde, evin kedisi kağıtların üstünde yürüyor, Merve’nin kızı “Gel, beni yatır” diyor. Çok sıcak bir şirket anlayacağınız (Gülüyor).
“BENİM ÇOCUĞUM MUTLAKA OLMALI!”
Özel hayata girmeyeceğiz ama çocuklarla aranız nasıl? Siz de düşünmüyor musunuz?
Çocukları çok severim. Kız, erkek diye ayıramam, Allah’ın gücüne gider ama benim çocuğum mutlaka olmalı. Onunla oyun oynamak istiyorum hele erkek çocuk olursa kesinlikle çok şımartırım diye korkuyorum.
Kalabalık bir aile mi istersiniz?
Allah ne kadar çocuk verirse o kadar tabii ama sakinliğe alışkınım. Bir kere kardeş, çocuklar için çok önemli diye düşünüyorum. Mesela benim bir öz ablam, iki de üvey kız kardeşlerim var. Dünya yıkılsa ablamın yanımda olacağını biliyorum. Çocukların bizler gittikten sonra güvenecekleri birileri olmalı, en iyi arkadaş kardeştir sonuçta.
Sosyal medyada oldukça aktifsiniz, en çok hangisinden keyif alıyorsunuz?
En çok Instagram’dan keyif alıyorum. Benim görsel bir hafızam var, görsel şeylerin daha hızlı hatırlandığını düşünüyorum. Gördüğüm ve beğendiğim bir şeyi onu görmemiş insanlarla paylaşmak istiyorum.
Son olarak insanların her yerden size ulaşıp, hakkınızda yorum yapmaları sizi yormuyor mu?
Herkesin fikrine saygı göstermek zorunda değilim ama fikirleri olmasına saygılıyım. Yapıcı eleştiriye her zaman açığım ama yıkıcıya karşıyım. Üslup çok önemli, saygılı olunduğu sürece sıkıntı yok.