Günümüzün sağlık sorunlarının en önemli kaynağı sağlıksız beslenme koşulları… Peki bu sorunla nasıl baş edeceğiz? Bilinçli beslenmenin formülünü doğa bize sunuyor aslında. İksir Resort’un işletmecisi İksir Sema Aydın, bize yedikçe yediren hazır gıdaların verdiği doyumsuzluk hissini doğal besinlerle yenebileceğimizi söylüyor.
“İnsan bedeninin doğru gelişmesi, yaşamımızın sağlıklı sürmesi için beslenmeye ihtiyacımız var” diyen Aydın, beslenmenin bilgi, özen ve zaman gerektirdiğini belirtiyor. Anne sütünden başlayan beslenme serüvenimizi şöyle anlatıyor: “Doğar doğmaz en büyük şansımız anne sütü olur. Bebeğin sağlıklı olması,iyi gelişmesi içindir anne sütü. Bebeğe verilebilecek en temiz, en steril, en hastalıklardan koruyucu besindir.Öyle ki bebeğin ileriki yaşlarında da ömür boyu gelişebilecek pek çok ciddi hastalıktan korur. Anne sütünün bileşiminde vitaminler, mineraller, enzimler, yağlar, karbonhidratlar bulunmaktadır.Yani anne bebeğini en doğal kaynaktan en dengeli biçimde besler. Sonrasında sağlıklı beslenme ise bilincimizle gerçekleşir.
Doğru beslenmek için ne yapalım sorusu beynimizin kıvrımlarında dolaşır durur, hep cevap ararız, araştırırız, en doğru seçimleri yapmak isteriz. Oysa doğa bize dengeli beslenmemiz için gerekli olan her şeyi cömertçe sunar. Bize ise bu ürünler temiz topraklarda mı yetiştirilmiş, katkı maddesiz doğal yöntemlerle mi hazırlanmış, doğru saklanmış mı diye araştırmak ve besin gruplarını bilerek çeşitli yiyecekler hazırlamak kalır. Aslında herhangi bir araştırmaya, emek verip hazırlamaya gerek duymadan da yiyerek açlık hislerimizi bastırır, doyarız. Beslenir miyiz; hayır !
Bu muazzam fark hem bedenimizi hem ruhumuzu ya hasta edecek ya da sağlıklı, mutlu olacağız. Neden kendimizi yanlışlara feda edelim. Birazcık dikkat, birazcık özen, yaşamsal önemi olan muazzam farkı lehimize çevirir. Azıcık anılarımıza dönersek, dalından kopmuş tazecik domatesin mis kokusunu burnumuzda tadın damağımızda hissederiz. Ne lezzettir o hiç unutulmayan. Çünkü biliriz o domates gerek sanayi atıkları, gerek kimyasallar ile kirlenmemiş tertemiz topraklarda yetişmiş, olgun zamanında toplanıp en lezzetli anında soframıza gelmiştir. Sadece domates mi? Biberler, patlıcanlar, kabaklar, enginarlar, maydanozlar, rokalar, naneler, saymakla bitmez.Temiz yaylalarda dağ kekikleriyle beslenmiş inekler, koyunlar, keçilerin sütleri, yoğurtları, tereyağları, serbest gezen doğal beslenen tavukların yumurtaları, etleri ne kadar da besleyici ve lezzetli olur.
İnsan eliyle kirletilmemiş doğanın bize sunduğu bunca yiyeceği hazırlarken çeşitlendirmek, doğru yöntemlerle hazırlamak ,saklamak gerekir. Anneannelerimizin, babaannelerimizin yüzyılların deneyimini taşıyan binbir özenle hazırladıkları unutulmaz lezzetleri yaşatmak, çocuklarımızı bu yiyeceklerle beslemek bizi ayrıca mutlu eder. Mevsimine göre elde edilen temiz doğal ürünlerle geleneksel yöntemlerle yapacağımız reçeller, marmelatlar, tarhanalar, salçalar, turşular, soslar, taze pişirilmiş çeşit çeşit etli, sebzeli, bakliyatlı yemekler sofralarımızda yer aldığında doğru beslenmenin mutluluğunu yaşarız.
Günümüzün modern dünyasında hızlı hazırlanan fast food yemekler, uzun süre tazeliğini koruduğunu düşündüğümüz raf ömrünün uzatılması için çeşitli katkı maddeleri ile hazırlanmış yiyecekler, çoğu saflaştırılmış ürünler, çoğu zaman doğru saklanamamış gıdalar birçok sağlık problemine sebep olmaktadır. Bunların başında obezite ve obeziteye bağlı fiziksel ve ruhsal hastalıklar sayılabilir. Hazır gıdalar özellikle posalarından mümkün olduğunca arındırılarak hazırlandığından lif yönünden çok çok zayıftır. Biz bu gıdaları yeriz doyarız ama lif fakiri oldukları için çabuk açlık duyar yine yeriz, yine yeriz.”