Paramparça’dan ayrılmasının ardından Erkan Petekkaya’nın ithamlarına maruz kalan Nurgül Yeşilçay: “Öpüşmeye amma da meraklısın!” laflarını yemiyorum ben. Hiç kimsenin, kimseye böyle şeyler söylemeye hakkı yok. Ben tek başına yaşayan bir kadınım ya, sesimi çıkaramam zannediyorlar. Aylarca yaptı bu mobbing’i, sonunda dayanamadım. Herkese her şeyi söyledim, sonra da çektim gittim. Sen, erkekliğini benim üzerimden tatmin edemezsin, yapamazsın!
Erkan Petekkaya , Nurgül Yeşilçay ‘ın ‘ Paramparça ‘dan ayrılma sebebiyle ilgili “Öpüşme krizi vs. hepsi yalan, gerçek o kadar kötü ki…” sözlerini kullanmıştı. Nurgül Yeşilçay bir süredir gündemde olan ‘ayrılma krizinin’ öncesinde olanları anlattı.
İşte Ayşe Arman’ın Hürriyet Pazar’da Nurgül Yeşilçay’la yaptığı o söyleşi:
Başlık tam da buydu… “Gerçek o kadar kötü ki… Konuşursam yer yerinden oynar!”
Erkan Petekkaya, iki yıl birlikte aynı dizide oynadığı Nurgül Yeşilçay için işte böyle diyordu. Amaç, bir kadın üzerinde kuşku uyandırmak. Acaba Nurgül ne yaptı? Ne kadar büyük bir ahlaksızlığın kahramanı oldu? Öyle ya, yer yerinden başka türlü nasıl oynar? O kadının bir suç işlemiş olması lazım, bir kusurun olması lazım.
Üstelik öncesi de var. Dizinin akışı sırasında, senaryo yazılı olduğu gibi, iki sevgilinin öpüşmesi gerektiğini söyleyince Nurgül, aynı Petekkaya, “Sen de amma meraklıymışsın öpüşmeye. Sen zaten alışıksın böyle şeylere” diyor. Reddediyor öpüşmeyi. Gerekçe de, Anadolu’da muhafazakâr izleyicilerin rahatsız olacağı…
Ortaya konulmak istenen tablo; erkek, son derece ailesine düşkün biri. Kadın, Allah muhafaza… 11 yaşında çocuğu olan bekar bir anne. Çok şaşırtıcı bir olay mı? Değil.Türkiye’de alışık olduğumuz bir durum Erkekler dünyasında genellikle kadınlar harcanıyor. Ama bu seferki kadın kolay lokma değildi, bakın neler anlattı…
* Bu Erkan Petekkaya ve Paramparça hikâyesi nedir?
Her şeyden önce şunu söylemek istiyorum. Biten bir şeyin ardından konuşmak benim sevdiğim bir şey değil. Ben de konuşmadım. Ortaklaşa verdiğimiz bir karardı, 52 bölüm bitecekti ve biz yolumuza devam edecektik. Ama karşı taraf devamlı bir şeyler söyledi, en sonunda da “Gerçek sebepleri anlatırsam Nurgül sokağa çıkamaz!” gibi şeyler zırvaladı. E hoşuma gitmedi tabii! Sanki yüz kızartıcı bir suç işlemişim gibi. Madem öyle, madem eteğimizdeki taşları döküyoruz, tam dökelim o zaman…
* Erkan Petekkaya, senaryo gerektirdiği halde öpüşmek istememiş. Bizim gazetelerden okuduğumuz bu. “Benim Anadolu’da muhafazakâr izleyicilerim var” demiş… Nedir işin gerçeği?
En baştan anlatayım o zaman. Geçen sene, “Ben seninle sevgiliyi oynayamıyorum!” demeye başladı. Bu sene iyice ayyuka çıktı. Ben de, “Neden?” dedim, “Sonuçta ben lezbiyeni de oynadım, hayat kadınını da… Her şeyi oynarım. Oyuncuyuz biz, n’olacak ki? Niye oynayamayacaksın ki?” O da, “Sen anlarsın!” demeye başladı…
* Nasıl yani?
Ben de anlamadım önce. Sonradan gerçi anlar gibi oldum.
* Haaaa, “Sevgiliyi oynayabilmek için, sevgili olmamız” gerekiyor iması mı?
Bilmiyoruz… Artık nasıl değerlendirirsen. Böyle devam etti süreç. Ama adamda sürekli bir huzursuzluk, sürekli “Seninle sevgiliyi oynayamıyorum!” deme hali. Benimse derdim başkaydı.
* Neydi?
Ben çok gerçekçiyim. “Birbirimizin gözünün içine bakacağız, âşıkmışız gibi. Ne olacak ki, abartılacak bir durum yok. Nihayetinde bir dizi çekiyoruz, yüksek sanat falan yapmıyoruz, para kazanıyoruz. Yüz kişi ekmek yiyor bu diziden. Ama işimizi iyi yapmalıyız. Hakkını vermeliyiz!” Benim derdim buydu. Fakat ben bile diziyi izlerken artık diyordum ki, “İnandırıcı olmaları için bu iki karakterin, el ele tutuşmaktan öteye geçmesi lazım. Artık öpüşsünler. Çünkü iki sevgili öpüşür…”
* Senaryoda da var mı?
Elbette! Ama erkek başrol oyuncumuz istemiyor, o yüzden de öpüşülmüyor! Dahası bana, “Ooo! Sen de ne meraklıymışsın öpüşmeye. Sen zaten alışkınsın böyle şeylere” falan diyor. Gayet çirkin, çiğ laflar.
* Peki müdahale edecek, “Senaryoya uyalım!” diyecek bir yönetmen falan yok mu?
Yönetmen var da, ‘yönetebilen’ biri yok! Bu dizinin dünyasını kuran gerçek yönetmenimiz, bu olan bitenlere katlanamadı, geçen sene haziranda ayrıldı. Sonradan gelen genç arkadaşı da, erkek başrol oyuncusu yönetiyor! İşin aslı bu. Erkan Petekkaya ne söylese, yönetmenimiz gülüyor, kabul ediyor, onaylıyor.
* Öpüşmeme gerekçesi, gerçekten Anadolu’nun muhafazakârlaştığını düşünmesi mi?
Yok canım, onu sonradan uydurdu! Bir önceki dizide, eski karısına tecavüz etti, sonra birini öldürdü, çocuğunu dövdü filan… Anadolu, bunlara bir şey demiyor da öpüşmeye mi diyecek? Belki de “Bir erkek bunları yapabilir ama sevdiği kişiyi öpemez!” demeye getiriyor, bilmiyorum ki…
AKLINCA BENİ AŞAĞILAMAYA ÇALIŞIYOR
* Ben hâlâ çözemedim… ‘Sevgili’yi oynayan biri, üstelik bir erkek oyuncu neden öpüşmez ki?
Ben sana söyleyeyim, aklınca beni incitmeye çalışıyor. Küçümsemeye, aşağılamaya çalışıyor. Ama yani sen, kendi erkekliğini benim kadınlığım üzerinden taçlandıramazsın! Ben buna izin vermem! Yapamazsın…
* Acaba, bu toplum gerçekten muhafazakârlaştı da, öpüşme sahnelerini izlemek istemiyor, böyle bir şey olabilir mi?
Yok artık daha neler! Oku yorumları, twitter’da yazılanları. Herkes diyor ki, “Yeter artık ya! El ele tutuşmaktan öteye geçin!” Çünkü artık inandırıcı gelmiyor. O izlediğin aşka inanmıyorsun…
* Bir oyuncunun senaryoyu kafasına göre değiştirme hakkı olabilir mi?
Bence olamaz! Yola bir aşk filmi diye çıkıldı. İkimizin birbirimizin gözünün içine bakan fotoğrafı kondu. İnsanlara bu vaat edildi. Bu vaat edildiyse sen onları kandıramazsın. Ama işte bu ülkede, erkek olunca her şeyi yapma hakkın oluyor. O da kendinde bu hakkı görüyor. Zaten mesele de bu! Biz bu malum şahısla çok ağır şeyler yaşadık. Sonra da utanmadan, “Konuşursam yer yerinden oynar!” diyor, diyebiliyor. Kardeşim, benim 11 yaşında pırlanta gibi bir oğlum var. Senin ne hakkın var böyle konuşmaya… Sormaz mı oğlum bana, “Anne sen ne yaptın!” diye? Ne demek bu? Ne yapmışım ben! Nasıl bir çamur atmaktır bu. Bir de bu lafı alıp başlığa koymuşlar. E geldi tabii bir sinir bana. Ben öyle ‘vur kafasına, al lokmasını’ biri değilim. Haksızlığa da gelemem.
* Anladığım kadarıyla ikinizin, moda deyimle elektriği hiç uymadı…
Mesele elektrik değil, biz bir iş yapıyoruz! Para kazanıyoruz. İşimizi hakkıyla yapalım. Birbirimizi sevmemiz gerekmiyor. Ama saygı duymamız gerekiyor. Erkek ya, onun her şeye hakkı var. Rejide küçücük bir kız hata yapmış, nasıl küfürler sıralıyor. Sette ağza alınmayacak küfürler ediyor, bağırıyor- çağırıyor, o yönetmen denilen kişi de bunlara gülüyor.
* Sen aslında hepimizin bildiği bir erkek dünyasını anlatıyorsun…
Evet, bu ülkenin genel atmosferinden biz de nasibimizi alıyoruz! Bu zorba, dayatmacı, baskıcı, kendini bir halt sanan, yüksek egolu adamlar hiçbirimize yabancı değil, di mi? Başka bir dizide, bir erkek oyuncu, sevgilisini öldüresiye dövüyor. Ve hâlâ iş bulabiliyor. Yapımcısı da çıkıp diyor ki, “Ben nereden bileyim o kadının yalan söyleyip söylemediğini. Belki de ünlü olmak için yaptı!” Olabilir mi böyle bir şey! Bu ülkede oluyor işte… Bu nasıl bir rezalettir! Ama bir an geliyor tahammül edemiyorsun, isyan ediyorsun. “Siz kimsiniz ya!” diyorsun, “Kendinizi ne zannediyorsunuz?” Ben o haldeyim şu anda…
Peki daha önce böyle şeyler yaşadın mı?
* Hayır asla! Atıf Yılmaz’la da çalıştım, Fatih Akın’la da… Türkan Şoray’lar, Şener Şen’ler,Özcan Deniz’ler… Hiçbir sorun yaşamadım bugüne kadar. Setime zamanında giderim. Zaten ezberimi falan yapmış olurum. Oyunumu oynarım, sonra da evime dönerim. Başka türlüsünü bilmiyorum. Sete gidip, sekiz saat beklemeyi de bilmiyorum. Ama bu dizide öyle oluyordu. Arkadaş gelemiyordu. Onun için kanaviçeye başladım. Çünkü zaman geçmiyor, bekle bekle…
“BU YAPTIĞI MOBBING!”
* Erkan Petekkaya’nın sana, “Amma da meraklıymışsın!” demesi mobbing mi?
Evet. Mobbing’in Allah’ı! Psikolojik baskı altındaydım. Herkes de bunu biliyordu ama kimse sesini çıkarmadı. Türkiye’deki sorun da bu bence. Herkes her şeyi biliyor, görüyor ama erkek dünyası ya, “Erkektir her şeyi yapmaya hakkı var!” ya, hele gücü de varsa, zorbalık yapsa da kimse sesini çıkarmıyor.
* Bunu yapma hakkını nereden buluyor?
Bu hakkı ona veriyorlar. O Erkan Petekkaya ya, “Onun dediği, yaptığı doğrudur!” diyorlar.
E peki, ortada bir yapım şirketi filan yok mu?
Vaaar. Bu olaylar yaşanınca onlara gidip, “Ayrılmak istiyorum. Gerçekten katlanamıyorum. O kadar erkek bir durum var ki ortada. Adam, “Her şey benim istediğim şartlarda olacak” demeye getiriyor. Ben buna itiraz ediyorum” dedim…
“YAPIMCI ŞİRKET TEHDİT ETTİ”
* Onlar ne dedi?
Dinlediler ve “Eğer sette olanları konuşursan, bizim magazinci arkadaşlarımız var. Senin için iyi olmaz!” dediler. Beni mahvederlermiş! Ben de güldüm, “Sette olanları niye anlatayım? Ben evliliğim bitince de konuşmamışım. Bir şey yapmayacağım dedim mi yapmam” dedim. Ama adam kalkıp benim hakkımda ileri geri konuşursa, işler değişir, nitekim öyle oldu.
* Sence her şey tatlı tatlı kapanıp gidecekken neden seninle ilgili bir şeyler söylemiş olabilir?
Çünkü ben çıktım, dizinin reytingi 5’e düştü. Oysa öldüğüm bölüm 9.5 reyting almıştı. Herhalde reyting kaygısı da başladı. Ben sadece şunun bilinmesini istiyorum: “Öpüşmeye amma da meraklısın!” laflarını yemiyorum ben. Hiç kimsenin, kimseye böyle şeyler söylemeye hakkı yok. Sonunda hep aynı şey oluyor, kadınlığına laf ediyorlar. Ben tek başına yaşayan bir kadınım ya, sesimi çıkaramam zannediyorlar. Bu ne cüret ya! Aylarca yaptı bu mobbing’i, sonunda dayanamadım. Herkese her şeyi söyledim, sonra da çektim gittim. Sen, erkekliğini benim üzerimden tatmin edemezsin, yapamazsın!
“AİLE BABASI İMAJINI BENİM ÜZERİMDEN TAZELEMEYE ÇALIŞIYOR!”
* Dibinde yatan mesele star kıskançlığı olabilir mi?
Ayşe’cim hayır ya. Tamamen erkeklik egosu! Bu ülkede her alanda, her sektörde yaşıyoruz bunu. Sette oluşan bir erkeklik durumu. O yüzden kadın yönetmen çeksin istedim, tatlı tatlı yapalım işimizi…
* Erkan Petekkaya bu ülkenin starlarındansa sen de öylesin. Nasıl oluyor da seni feda edebiliyorlar?
O erkek olduğu için! Hep beraber bir dünya kurmuşlar.
* “Gerçek sebebini açıklarsam yer yerinden oynar!” dedikten sonra, telefon açmadın mı? “Erkan bu ne?” diye?
Yok ki öyle bir muhabbetimiz. Yapımı aradım, onlar da telefona çıkmadı. Ben kimsenin özel hayatına girmem ama beni düşük ahlakla suçlayana bak… Hakkında bugüne kadar pek çok haber çıktı. Ve sonra bu adam, aile babası imajını da benim üzerimden tazelemeye çalışıyor! Yok artık daha neler!
“KADIN ONA HAYRANLIK DUYACAK… OLAYI BU!”
* Aslında onun seninle, rol icabı olsa bile öpüşmeye hevesli olması gerekmiyor mu? Bir de bu açıdan düşünelim…
Hayır. Çünkü karşı tarafın gerçekte istemediğini biliyor.
* Nasıl yani?
O şöyle düşünüyor: Bir kadının gerçekten onu istemesi lazım, rol icabı öpüşse bile… Olayı o! Kadın ona hayranlık duyacak… Bense “Buradan 100 kişi ekmek yiyoruz, hadi işimizi yapıp, gidelim!” modundayım. Öpüşürsek rolün hakkını vereceğiz, reyting alacağız, ben bunun derdindeyim. Galiba onun ince yüreği buna dayanamadı! “Ben, ben, ben” diye bir adam, haliyle sürekli tüyleri parlatılsın istiyor…
“LAFA BAKAR MISINIZ: BEN BUNU ÇÖPLÜKTEN ÇIKARDIM!”
* Senin küfür ettiğin oluyor mu?
Asla! Bak, sette asla alkol almam. Bunun üstüne basa basa söylüyorum. Ve sette asla küfretmem. Ama bana birisi küfrederse… Ederim! E çünkü benim de bir tahammül sınırım var. Yedigöller’deydik. Odadayım. Kendi kendime, “Sakin ol, son sahne! Dayan…” filan diyorum. Çağırdılar aşağıya, indim. Bunun kafa yine bir dünya. Oturmuş orada.Yönetmen dediğimiz adam da yanında. “Ben bunu var ya, çöplükten çıkardım!” dedi. İnanabiliyor musun? 300 kişilik ekip ve o yönetmen bozuntusunun yanında, benim için böyle dedi. Sinirlenmez misin? İçimden, “Ben bunun ağzını, yüzünü bir güzel dağıtsam” diye geçti ama sesimi çıkarmadım. Derin bir nefes aldım. Aaa bir baktım, elimde senaryo bütün romantik lafları atıyor, “Ben bunu yapmam! Ben bunu söylemem!” Ben de dedim ki, “Ya bu sahnenin çok romantik olması lazım!” Yine, “Sen de ne meraklısın böyle şeylere!” demesin mi? Dedi…
* Eeeee?
Ben de içimden, “Madem istediğimiz her lafı istediğimiz gibi söyleyebiliyoruz senaryoda, ben de söylerim!” dedim. Laf geçiyoruz öncesinde. O şimdi okuyor, “Gülseren nasılsın?” dedi. Ben de cevap verdim. “İyiyim an…n a..!” Evet, yaptım! Beni o kadar delirtti ki söyledim! Sonra da mikrofonu çıkarıp, “Ben bu sahneyi çekmem!” dedim, gittim…
* Bu kadar mı?
Evet… Belki de, “Anlatırsam yer yerinden oynar!” dediği bu. Aklınca beni tehdit ediyor. Yemezler öyle tehdit-mehdit, al işte ben daha mertim, eteğimde ne varsa döktüm. Çünkü bu adamların bize erkeklik diye yutturdukları şeye artık dayanamıyorum ve onların ipliğinin pazara çıkarılması gerektiğine inanıyorum.