Mars’ta yaşam bulma umuduyla yanıp tutuşan bir bilim insanı olduğunuzu hayal edin. Kardeş gezegene gönderilen robottan gelecek verileri heyecanla bekliyorsunuz. Bu hayale ilk kapıldığınızda kameradan size el sallayacak yeşil ve koca kafalı, beynini arkaya doğru taramış bir Marslı gelmişti belki gözünüzün önüne.
O işin öyle olmayacağını anlamanız pek uzun sürmezdi. En azından deniz hıyarı formunda bir canlı görmeyi dilerken, acımasız uzay gerçeğini de kavrayınca, beklentiler mikroskobik seviyeye hızla inecekti. Yine de kıpırdayan bir şeyler, bari birkaç bakteri veya kımıl kımıl mikroplar görmeyi istiyordunuz. Gelgelim Mars’ta yaşama dair elinize ilk ne geçse beğenirdiniz? Uzaylı gazı! Ne yani, onca filmde başrol oynayan o havalı uzaylı, bunca yıl sonra varlığını ancak gaz çıkararak mı bildirecekti?
Hevesli bilim insanı hayal kırıklarını tezgahtan toplaya dursun, bilim dünyası bugünlerde sahiden büyük bir bulguyla sarsılmanın eşiğine geldi. Ünlü Curiosity keşif aracı, geçtiğimiz ay Mars’ın yüzeyinde ani metan gazı yükselmeleri tespit etti. Bir anda değişen değerler gezegenin bir yerlerinden “gaz kaçırdığını” gösteriyordu.
300 kiloluk robot araştıracak
Doğada metan gazını çoğunlukla canlı organizmalar beslendikten sonra atık olarak havaya salıyor. Dünya’daki metan gazının yüzde 95’i biyolojik yapılardan (yani bizlerden) geliyor. İnorganik oluşumlarda metan gazı üretebiliyor ancak gazın aniden ortaya çıkması, bir yerlerde yaşam izi olabileceğine işaret ediyor.
Üstelik Mars’taki metan gazı, Curiosity’nin müdavimi olduğu Gale krateri civarında tespit edildi. Kraterin özelliği, milyarlarca yıl önce bir akarsu taşıdığına dair önemli kanıtlar bulunmuş olması. Buda metan gazının mikrobiyolojik canlılardan kaynaklanma ihtimalini destekliyor. Mars’ta yaşayan “mikro” şeylerin yemek üstüne gaz çıkardığı ispatlanırsa şayet, tarihin en büyük keşiflerinden biri gerçekleşecek. Bir düşünün, gitmesek de görmesek de orada bir yaşam var uzakta demektir.
2019 yılında ESA (NASA’nın Avrupa muadili) Mars’a 300 kiloluk bir robot göndermeyi planlıyor. 2 metre uzunluğunda sondası olacak. Toprağın derinine inecek bu sonda, Mars’ta yaşam konusuna son noktayı koyabilir. İşte o zaman, uzayda yaşam olgusu yepyeni bir boyut kazanacak. Nasıl olduğunu tam kestiremesek de milyonlarca yıl önce yanı başımızda başka bir hayat olduğunu düşünmeye başlayacağız. Aklımıza yepyeni sorular gelecek ve evrende yalnız canlılar olmadığımız kanıtlanacak.
Dünya’nın kalabalık sülalesi
Uzayda yaşamın varlığı düşüncesine giderek ısınırken bir başka ilgi çekici konu da Dünya’ya çok benzeyen gezegenler. Galaksimizde milyarlarca olabileceği tahmin edilen Exoplanet adlı bu gezegenler Güneş’e benzeyen yıldızların yaşanabilir yörüngesinde yer alıyor. Yani yüzeyindeki su ne buharlaşıyor ne de donuyor. Bakteriler üreme şansı buluyor. Belki de evrim geçirerek Dünya’nın bugünkü haline gelme ihtimali taşıyorlar. Bunlardan en meşhur olanlarından biri bu ayın başında keşfedilen Lyra’dan Kepler 438b; şimdiye kadar keşfedilen Dünya’ya en benzer gezegen. Mikrobiyolojik yaşam barındırma ihtimali yüksek. Cygnus’tan Kepler 186f’in ise üzerinde bizimki gibi okyanuslar, kıtalar olduğu tahmin ediliyor. Gliese 667 Cc gece göğe bakıp yerini görebileceğimiz mesafede ve yüzey sıcaklığı 31 derece.