Üstün zekâlı çocuklar, yaşıtlarından çok daha farklı ve özeller. Ancak bu farklılık etikette kalmayıp, doğru yönlendirildiğinde başarıya dönüşüyor.
Okul dersleri çok sıkıcı geliyor onlara çünkü yetmiyor öğretilenler. Çok soru soruyor ve mütemadiyen her şeyin nasıl yürüdüğüne dair kafa yoruyorlar. Çocuk hikâyeleri hafif kalıyor, ansiklopediler başucu kitabı oluyor, dikkat eksikliği ve hiperaktivite tanısı konularak çoğu zaman yanlış anlaşılıyorlar. Hâlbuki zekâ katsayıları yani IQ’ları normal bir çocukta 90-110 puan aralığında iken onlarda 130’un da üzerinde. Yetenekleri sadece bir alanla sınırlı değil; müzik, resim, matematik ve fizik gibi birçok branşta ürettikleri bir çocuğun aklından çıkmış hissi vermiyor, şaşırtıyor insanları. Üstün zekâlı çocuklardan bahsediyoruz. Nüfusun yüzde 2’sini oluşturan bu özel insanlar, hem genetik yatkınlık hem de çevresel faktörlerin de etkisiyle yaşıtlarından çabucak sıyrılıyor.
Üstün zekâlı çocuklar hızlı gelişiyor
Türkiye’de 0-24 yaş aralığında 682 bin üstün zekâlı birey var. Peki, bu kişilerin zekâsını üstün kılan ne? Amerikalı eğitimci Joseph Renzulli, üstün zekâyı “Üstün bir bireyin, akranları arasında ‘genel yetenek’, ‘üretkenlik’, ‘motivasyon’ gibi becerilerinde belirli bir ileriliğe sahip olması” şeklinde tanımlıyor. Üstün zekâlı çocuklarda öğrenme isteği yoğun olduğu için yürüme, konuşma gibi becerilerde daha hızlı gelişim gösteriyorlar. Meselâ normal bir çocuk ilk kelimesini 8. ayda çıkarıyorsa, üstün zekâlı bir çocuk daha 5 buçuk aylıkken söyleyip 1 buçuk yaşı dolmadan da cümleler kurmaya başlıyor. Tabii bu geç konuşan ya da yürüyen bir çocuğun zeki olmadığı gibi bir anlam taşımıyor. 11 yaşındaki üstün zekâlı Vitaly Nechaev örneğinde olduğu gibi. Ukraynalı küçük çocuk, konuşmaya 3 yaşında başlayarak ailesini endişelendirmiş ama şu an Ukrayna’daki Cherkassy Üniversitesi’nde tarih dersleri veriyor. Son dönemde, çocukların daha hareketli oluşu ve teknoloji kullanımına hızlı adapte olmaları ailelerin, ‘Benim çocuğum da üstün zekâlı’ yargısına varmasına neden oluyor. Ancak sanıldığı kadar kolay değil bir çocuğa üstün zekâlı teşhisi koymak. Bunun için çeşitli testlerden geçmesi gerekiyor.
‘Çocuğunuz üstün zekâlı mı’ anlamak için test şart!
Aileler, kimi zaman çocuklarının akıllı ve uslu olmasını üstün zekâlılık olarak nitelendiriyor. Hâlbuki akıllı çocuk verilen ödevi yapan, çalışkan çocuk iken; üstün zekâlı çocuk daha çok sorgulayan, eşyanın nasıl meydana geldiğini merak eden çocuktur. Çoğu zaman da bu bilmiş hâlleri kendisine ukala denilmesine sebep oluyor. Yine zekâ katsayısı bakımından da akıllı çocuk üstün zekâlıya göre daha normal bir seviyede seyreder. Bir çocuğun üstün zekâya sahip olup olmadığını anlamak için yapılması gereken ilk şey zekâ testi. Elbette bu, internette dolaşan o mini testlerle ya da ev ortamında ebeveynin çocuğa uygulamasıyla mümkün değil. Büyük şehirlerde her ilçede diğerlerinde ise il bazında bulunan Rehberlik Araştırma Merkezleri’nde (RAM) zekâ testlerinin psikologlar tarafından yapılması gerekiyor. Bu testlerden Stanford Binet testi, iki yaştan altı yaşa kadar uygulanabiliyor. Ancak küçük yaşta algı ve dikkat yetisi az olduğu için okul öncesi eğitimin tamamlandıktan sonra bu testin uygulanması daha sağlıklı. Yine 6-16 yaş aralığında WISC-R, 5-17 yaş aralığında CAS testi yapılıyor. Bu testler, çocuğun planlama, dikkat, sözcük dağarcığı, sosyal muhakeme, aritmetik gibi sözel ve görsel motor alanlarını tanılamakta kullanılıyor. Ülkemizde bununla ilgili 30’a yakın test var. Ama hepsi de yurtdışı menşeili. Çocuk ve ergen psikiyatristi Doç. Dr. Osman Abalı, kendi ülkemize ait bir IQ testinin olmamasının büyük bir eksiklik olduğunu söylüyor.
Ayrıca, zekâ testlerinin de tespitte yüzde yüz güvenli olmadığını ifade ederek, “Çocuğun, ayrıca bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından da değerlendirilmesi gerekir. Şunu belirtmekte fayda var, son yıllarda anne-babalar çocuklarının zekâ yarışına girmiş durumda. Bu sebeple gerekli gereksiz test yapılıp çocuklar ve aileler stres altına girebiliyor.” diyor.
Bu çocuklarda yok yok
Testlerin yanı sıra anne-babanın davranış ve gelişim hızı açısından da çocuğu değerlendirmesi mümkün aslında. Görsel ve işitsel hafızaları çok kuvvetli oluyor ve hatta birçoğu kendi kendine okuma-yazmayı öğreniyor. İçinizden ‘Bu çocuk bu kelimeyi nerden biliyor’ diyerek sizi şaşırtacak kadar zengin bir kelime dağarcığına sahip oluyorlar. Meraklı oluşları ve soyut düşünme yeteneklerinin de çok küçük yaşta gelişmesi onları ele veren özelliklerinden. İlgi ve beceri alanları da akranlarına göre daha çeşitli. Matematik, sosyal, fen ve edebiyat gibi akademik başarıları olduğu kadar sanat ve doğaya karşı üretkenlikleri de fazla. Ayrıca, konuşma ve hitabet, spor, ders başarısı, duygusal anlayış, empati, teknik ve görsel yetenekler gibi farklı türlerde gelişen zekâ türlerinden bir ya da birkaçını birden taşıyabiliyor üstün zekâlı çocuklar. Şunu da belirtmekte fayda var: Çocuğunuz sayısal derslerden anlamıyorsa bu onun zeki olmadığı anlamına gelmiyor. Çok iyi resim çizmesi ya da müzik kulağının olması onu üstün yetenekli kılıyor. Kaldı ki üstün zekâ, üstün yetenek kavramının içinde geçiyor.
Üstün zekâlılara sahip çıkamıyoruz!
Ne yazık ki üstün zekâlı çocuklar eğitim sistemimiz içinde yitip gidiyor. Amerika, Çin, Almanya, İsrail, Güney Kore gibi ülkeler bu çocuklar için çeşitli eğitim sistemleri kurmuş ve hatta bu eğitimi kanunen zorunluluk haline getirmiş. Ancak Türkiye’de standart bir öğrenme sistemi var. Üstün zekâlı çocuklara hitap etmeyen bu sisteme karşılık ise farklı bir müfredat tarzına ihtiyaç var. Branş derslerinin yanı sıra okullarda bu çocuklar için bilim-deney, astronomi ve uzay bilimi, sıra dışı düşünme, drama, görsel sanatlar, gastronomi, genetik, zekâ oyunları gibi üretkenliği artıracak ek dersler konulabilir meselâ. Devlet çapında üstün zekâlı çocuklara eğitim verilen tek yer Bilim Sanat Merkezleri (BİLSEM). Bu kurs merkezlerinde çocuklar, okul sonrası ücretsiz bilişim teknolojisi, robot, matematik, resim, müzik ve yabancı dil gibi derslerden eğitim alıyor. Türkiye’de 64 ilde yalnızca 72 tane BİLSEM var. Kimi özel okullarda da üstün zekâlı öğrenciler için eğitim programları mevcut. Ama bu özel eğitim, her ailenin bütçesine uymuyor.
Bırakın çok soru sorsun…
Üstün zekâlı çocuklar, potansiyellerine uygun eğitim almadıklarında ciddi psikolojik rahatsızlıklar yaşıyor. Sosyal uyum ve davranış problemleri, depresyon, özgüven eksikliği yaşayarak toplumdan soyutlanmış bir birey hâline gelebiliyor. Hatta var olan yetenekleri de körelmeye başlıyor. Doğru yönlendirme yapılmadığı için kapasitesini kullanamayan çocukta, bağımlılık ya da şiddet davranışı gelişebiliyor. Bu nedenle anne-babalara büyük görev düşüyor.
Anne-babalara tavsiyeler:
* İlk yapmaları gereken şey çocuklarının diğerlerinden farklı olmadığını, sadece becerilerinin daha fazla geliştiğini kabul etmek.
* En önemlisi onların ‘üstün zekâlı’ şeklinde etiketlenmelerine müsaade etmemek. Çünkü sonrasında çocukta performans kaygısı, ailelerde ise yarış ve çocuğunun zekâsını ispatlama gayreti olabiliyor.
* İlgili olduğu sosyal faaliyetlere katılmasını sağlamak da yapılabilecek en büyük iyilik onlara.
* Çocuklar, meraklı ve öğrenmeye açık olduğundan sürekli soru sormaları ise çok doğal. * Ebeveynleri her ne kadar bunaltsa da bu durum tepkisiz kalmak yerine cevaplandırmaya gayret etmeli.
Öğretmenlere tavsiyeler:
* Aile kadar öğretmeninin de üstün zekâlı çocuğa yaklaşımı önemli.
* Bu öğrenciler arkadaşları arasında ikinci plâna atılmamalı.
* Sınıf içinde verilecek görevlerle çocuğun liderlik vasıfları tatmin edilebilir.
* Müfredattan ayrı ona uygun ek ödevler verebilir. Ama onu bunaltacak şeylerden ziyade bunlar ilgi alanına yönelik ödevler olmalı.
* Ne kadar üstün yetenekli olursa olsun, öğretmen öğrencisinden beklentisini yüksek tutmamalı ki bu onun üzerinde baskı oluşturmasın.
Çocuğunuz üstün zekâlı mı hiperaktif mi?
Hiperaktivite ve üstün zekâ çoğu zaman toplumumuzda karıştırılıyor. Hareketli çocuğun aynı zamanda çok zeki olduğu düşünülüyor. Hâlbuki, hiperaktivite, beyindeki dikkat ve davranış kontrolü ile ilgili kısımların farklı işlemesi ile meydana gelen bir hastalık. Çocukta da aşırı hareket, sabırsızlık ve çabuk dağılma şeklinde seyrediyor. Sanıldığı gibi hiperaktif çocuklar üst düzey bir zekâya sahip değil. Tabii üstün zekâlı olup hiperaktivite tanısı konulan vakalar da mevcut. Hiperaktifler dikkat ve davranış kontrolü sorunu yaşarken, üstün zekâlı çocuklar aşırı hareketli olsalar bile böyle bir sorundan bahsedemeyiz. Üstün zekâlı çocuklar diğerlerine göre daha çok sorgulayan, eşyanın varlık nedenini ve nasıl oluştuğunu merak eden, çoğu zaman da bu nedenle ukala olarak adlandırılan bir yapıya sahip.