Bulgari’nin saat tasarımcısı Fabrizio Stigliani ile İstanbul’da buluştuk.
Fabrizio Buonamassa Stigliani bizi Zorlu Center’daki büyüleyici Bulgari mağazasında karşılıyor. Tüm parçaları birlikte uzun uzun inceledikten sonra, zor da onlardan ayrılıp, en yeni Serpenti’leri yanımıza alarak sohbete başlıyoruz.
Stigliani söze yeni koleksiyondan bahsederek başlıyor: ‘Serpenti’lerden oluşan bu yeni koleksiyon bizim için çok önemli çünkü 1940’lardan beri var olan zamansız bir koleksiyonun modern bir yorumu. Serpenti çok uzun zamandır var olan bir koleksiyon fakat her seferinde yeni bir yaratıcılıkla, saate yeni bir yorum katmaya çalışıyorum. Bu sene de içerisinde yayı olmayan bir tasarım sunduk sizlere. Daha öncekilerden oldukça farklı bir tarza ve kullanıma sahip.’
Bulgari’nin tasarım DNA’sını sorduğumuzdaysa ‘Bizim için önemli olan farklı ve benzersiz tasarımlar oluşturmak. Sizlere her seferinde farklı bir geometrik element sunmak, yeni kullanım şekilleri tasarlamak istiyoruz. Aslında İtalyan kültürü tasarımlarımızın ilham kaynağı olmuştur diyebiliriz. Özetlemek gerekirse, altın, pırlanta gibi farklı elementlerle ve farklı renk kullanımıyla çok sade bir tasarım elde etmeye çalışıyoruz.’ Diyor.
Yaptığı işten ne kadar keyif aldığını, anlatırken duyduğu heyecandan anlamak çok kolay. Peki insan nasıl karar verir saat tasarımcısı olmaya? Stigliani şöyle cevap veriyor: ‘Ben aslında endüstriyel tasarımcıyım. Birçok şeyin tasarımını ve çizimini yaptım ancak bu yolda ilerlemek isteyen birinin anlaması gereken çok önemli bir şey var: çalışacağı markanın DNA’sı. Özellikle saat tasarımcılığı gerçekten çok ciddi bir tutku ve sabır gerektiriyor.
Peki saatler dışında, ne tür tasarımları yapmayı seviyorsunuz?
Önceden araba tasarlardım fakat motorsiklet tasarlamayı da çok seviyorum. Böyle bir tercih yapmak benim için çok zor; genel olarak tasarım işini çok seviyorum diyelim.
Size hangi Bulgari satin favoriniz olduğunu sorsak?
Serpenti’yi çok beğeniyorum aynı şekilde Lucea’yı da. Lucea tasarım açısından bizim için çok zorlayıcıydı. Bulgari’nin logosu olmayan, yuvarlak tarzda bir saat tasarlamak ve yine de markanın imzasını aktarabilmek oldukça zor olmuştu.
Bu sizin İstanbul’a ilk gelişiniz sanıyorum, İstanbul size ilham verdi diyebilir misiniz?
Henüz gezme fırsatı bulamadım. Ancak ilk fırsatta gezmek istiyorum. İstanbul, iki kıtayı birleştirmesi yönüyle dünyada eşi olmayan bir şehir ve çok kültürlü bir yapısı var. Ben de bu yüzden çok heyecanlıyım, kesinlikle çok etkileneceğimi düşünüyorum.
Yeni trend’lerden biri de akıllı saatler. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz?
Tamamen farklı bir tarz. Kesinlikle çok güçlü bir trend ancak zamansız bir ürün değil. Trendler gelip geçici şeylerdir zamanla eskir, ancak kalite ve lüks zamansız kavramlardır. Söylemek istediğim; Bulgari saatini nesilden nesile aktarabilirken bu tarz bir akıllı saati aktaramazsınız.