Her seyahat bir koku macerasıdır aynı zamanda. Özellikle dünyanın bu tarafına baharın geldiği şu günlerde doğa kokularını sürünmüş siz gezginleri bekliyor.
İstanbul’da Boğaziçi’nde mesela. Sabah erken, daha trafik başlamadan yürürken, oltacıların arasından sıyrılıp yüzünüze vurur ya hani denizden gelen serin esinti? Hani akşam saatlerinde mangalda balık kokusu rakıyla karışıp yüzünüzü yalar. İşte o rüzgar İstanbul kokar.
Bu haftasonu Alaçatı’da ot festivali yapılacak. Eğer oraya giderseniz Ege dağlarının envai çeşit rahiyası karşılayacak sizi. Çeşme’nin hırçın çocuğu Alaçatı’nın her daim esen rüzgarı pazardaki köylü kadının elinden alıp yüzünüze bulayacak otların kokusunu. Alaçatı bu haftasonu Ege kokacak.
Fransa’nın güneyine inin. Marsilya’dan yukarı seğirtip Aix-en-Provence, Avignon, derken tüm Luberon bölgesindeki köyleri gezin. Kuzeye, Sal’e doğru gitgide yoğunlaşan lavanta tarlalarının arasından geçen kıvrımlı yollar vardır. Bu yollar yaz aylarında enfes lavanta kokar.
Uzakdoğu’da nereye giderseniz gidin, her köşebaşında bir sokak yemekçisi bulursunuz. Noodle kokuları haşlanmış pirince karışır, adını tahmin etmenin imkansız olduğu otlar deniz ürünleriyle sarmalanır. Karnınız acıkır, sokaklar lezzet kokar.
Dingin bir Asya tapınağına girersiniz. Tütsü kokuları yüzlerce yıllık taşlara sinmiş, antik ahşaplar bütün kokuları emmiştir. Yüzyıllardır sürüp giden ve milyonlarca kişiyi peşinden sürükleyen o gizemli ilahileri kokularla hissedersiniz. O tapınaklar mistik kokar.
Afrika’da her şehrin kendine göre bir kokusu vardır: Avrupa tarih kokar, sanat kokar; Latin Amerika’da havanın kokusu müzik, dans ve eğlence vadeder; Orta Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırları sınırsızlık, özgürlük kokar. Fas’da Souk çarşısı, Varanasi’de Ganj nehri, Grand Canyon’da sıcak toprak, Rize yaylalarında nefis çimen kokusu, Mardin’de hasadı yapılan mısır koçanı kokusu, aslında seyahat biraz da hayat kokar.
Size de olur mu? Hani ara sıra bir koku duyarsınız da sizi dünyanın bir ucuna götürür? Facebook’ta anılarınızı yazabilir, Instagram’da fotoğraflarınızı paylaşabilirsiniz. Buzdolabınıza magnetler takabilir, evde kendinize küçük bir seyahat günlüğü tutabilirsiniz. Dünyayı gezerken tüm tecrübenizi bir yerlere kaydetmeniz mümkün. Ama kokular yalnızca size aittir. Kokuları beyninizin kıvrımlarına, yüreğinizin bir kenarına kaydedebilirsiniz sadece. Ta ki bir gün bir deniz kenarından geçerken içinize çektiğinizde bir anda sizi dünyanın öbür ucuna götürene dek.
Bir gezgin, bir seyahat tutkunu için kokular, dünyayı gezerken yaşanan o etkileyici maceranın ayrılmaz bir parçasıdır. Kim bilir belki de seyahat tutkunları da Patrick Süskind’in romanındaki gibi özel koku güçleri olan birer Jean-Baptiste Grenoille’dir, ne dersiniz?