– Bengi Hanım, sizi tanıyabilir miyiz?
1985 yılında İstanbul’da doğdum. Çocukluk yıllarım son derece keyifliydi. Liseyi Robert Koleji’nde bitirdikten sonra Amerika’da iç mimari üzerine okudum.
– Anneniz ilaç sektöründe, babanız ise sanayici. Sizin pasta sektörüne geçişiniz nasıl oldu?
Küçüklüğümden beri kız kardeşim, babam ve ben yemeğe son derece meraklı olmamıza rağmen, evimizde fazla yemek pişmezdi. Sağlıklı beslenirdik, bu tür şeyleri ancak dışarıda yiyebilirdik.
Yurt dışında okurken yemek yapmaya merak sardım. Bazı restoranlarda çalışarak bu dünyayı yakından tanıma imkanım oldu. Yurda döndüğümde aşçılık okulları açılmaya başlamıştı. Hafta sonraları anneannemin eczanesinde çalışmak şartıyla ailem beni bu okula göndermeyi kabul etti. Bitirdikten sonra Bebek’te bir restoranda çalışmaya başladım. Ailem de kararlılığımı görünce burayı açtı.
– Burada alışılmışın dışına çıkmışsınız. Modern lezzetleri nasıl keşfettiniz?
Le Fırın, önce ekmekçi olarak açıldı. Benim ekmek eğitimim daha güçlü. Kısa zamanda yaptığım birbirinden değişik ekmekler kabul gördü. Ama sonra yasadaki değişiklikle ekmek yapımı yasaklandı. Biz de ekmek yoksa pasta yesinler düşüncesinden yola çıktık. Amerika’daki tecrübelerim, ailemin yemeğe olan düşkünlüğü ve yurt dışı gezilerimizin hepsini harmanladık. Herkesin yaptığını değil de kendi imzamı atmak istedim ve işte büyüdüm.
– Özel davetleri renklendiriyor olmanın yanı sıra karşı konulmaz tatlar sunuyorsunuz. Bu cazibeyi korumak için neler yapıyorsunuz?
Biz enerjisi yüksek bir ekibiz. Birbirinden değerli 12 kişilik ekibim var. Genelde müşterilerimiz bir fikirle geliyorlar ve bize bırakıyorlar. Pek çok müşterimiz sipariş için bizi arayıp, size bırakıyoruz diyorlar. Bu da bizim için güzel bir sinerji ve onur oluyor. Dükkanımıza gelen hiç kimseye “Hayır” demeyiz. Hayır demek yok, “Size başka türlü nasıl yardımcı olalım?” deriz.
‘Kapımız herkese açık’
– Kişiye özel pastalarınız ön plana çıkmış. Bunları kimlere yapıyorsunuz?
Vallahi hizmet vermediğimiz kimse kalmadı. Üst düzey yöneticiden, sanayici ve iş adamlarına, sanatçılarımızdan yazarlarımıza kadar kapımız 7’den 70’e herkese açık. Ama burada sadece pasta yapmıyoruz catering hizmetlerini de veriyoruz ve bu konuda da bayağı iddialıyız.
– Le Fırın ismi nereden geliyor?
Dünyada en iyi ekmeği Fransızlar yapıyor. Bu yüzden mekanın ismini Le Fırın yapmak istedim. Sonradan ekmek işi ortadan kalkınca biraz garip oldu. Ama, ileriki günlerde hiç de öyle olmadığını gördüm. Hepimiz alıştık.
Bir de dedem vefat etmeden önce, “Bir gün işiniz olduğunda Türkçe isim koyun.” Hem dedemi onurlandırmak hem de espri olsun diye Le Fırın ismini verdim.
– Yaptığınız birbirinden lezzetli pastaların damak zevkini nasıl belirliyorsunuz?
Açıkçası burada benim ve değerli ekibimin damak zevki ön planda. Değişik şeyler seviyoruz. Özel yapımlarımız arasında yer fıstıklı pastamız pek revaçta. Ürünlerimizde, şeker ve yağ az. Genelde pastalarımız çok hafif, hepsinde en kaliteli Belçika çikolataları kullanıyoruz.
‘Diyet ürüne karşıyım’
– Şeker ve kalp hastalarının yanı sıra formunu korumak isteyenler için özel seçenekleriniz var mı?
Sevdiklerinizle birlikte olmanın, mum üflemenin zevki doyumsuz. Onların yanında iki kaşık üç kaşık yenen pastanın zararı olmaz. Ürünlerimizde diyabetik ve gluten olayını ciddiye alan bir ustayım. Çikolata bazlı çalışmalarımızda, formunu korumak isteyenlere tavsiyem; sadece bir kaşık yeme- leri. Biz Diyet ürün yapmıyoruz, ona karşıyım. Açıkçası kimse pastadan şişmanlamıyor. Ayda bir dilim pasta şişmanlatmaz tersine, mutlu eder. Benden size tavsiye sabahları poğaça yemek yerine kutlamalarınızda pasta yiyin.
– Son zamanlarda pek çok ev hanımı bir pasta dükkanı açma telaşı içinde. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben yapabildiysem herkes yapabilir ama tavsiye edeceğim bir iş kolu değil. Pudra şekeri, çikolata ve süsler cazip olabilir ama inanılmaz yorucu. Düşenebiliyor musunuz, düğün, nişan ya da büyük bir kutlama için yapılanların geri dönüşü yok. Allah korusun, pastanın başına talihsiz bir kaza gelirse, “Biz size yarın getirelim” diyemeyiz. Onun için çok dikkat ediyoruz.
‘Kitap yazmak istiyorum’
İç mimarı eğitimim, yaptığım pastalarda çok büyük karşılığını gördüm. Dört sene önce açtık burayı ve çok sevdiğim meslekte iyi bir yere geldim. Bunu başkalarıyla da paylaşmak istiyorum. Artık sosyal sorumluluk projesi yapmak ve pasta yapımını öğretmek istiyorum. Kadınlarımızın evden yapabilecekleri ve para kazanabilecekleri bir şey. Bu sene içinde bunu hayata geçireceğiz. Ayrıca arta kalan zamanlarımda kitap yazmak istiyorum, sonra da kendi markamla pastacılık malzemeleri tasarlamayı hedefliyorum.